Zeynep liseyi yatılı okuyordu. En sevdiği ders matematikti. Hayatı boyunca hiç çalışması gerekmeyen, içgüdüsel öğrendiği matematik ona bir senfoni gibi geliyor, soru çözerken formüllerin arasında uçarcasına dans ettiğini hissediyordu. Lise 2’de bölümler ayrıştığında yeni matematik öğretmeniyle tanışmıştı. Öğretmeni derse Malibu yazılı terlikle gelmişti. Görsel bir öğrenci olan Zeynep bir öğretmeni, hem de okulda, ilk kez terlikle görmüş olduğundan derse odaklanmakta zorlanıyordu. Şekilsel faktörleri bir kenara bırakıp derslere odaklanmak için kendini çok zorladı. Ama öğretmeni formülleri ezberletiyor, hipotezini açıklamakta zorlanıyor ya da gerek duymuyordu. Ergenliğin fazlaca salgılattığı hormonlar eşliğinde, Zeynep anlatılan bilgileri özümsemekte zorlandı. Öğretmenlik kimliğine duyduğu saygı ile Malibu terliğin ilişkisini kuramıyor, mantığı açıklanamayan bilgiyi kabullenemiyordu. Zeynep hayatında ilk kez matematik dersinden ve hatta herhangi bir dersten 2 aldı.
Lise dönemi artık bir birey olduğumuz, kuralları, sebepleri sorguladığımız bir dönem. Yukarıdaki örnek 2000’li yılların başında yaşanmış bir hikaye. Hele ki 2020’li yılları ve Z kuşağını gözlemlediğimizde bu sorgulamaların geçmişe göre daha cesurca yapıldığını da görebiliyoruz. Gençler geçmişe göre yöneticileri ya da eğitmenleriyle daha fazla kişisel bağ kurmuş olmaya ihtiyaç duyuyor, saygı duymak ve duyulmak istiyor. Kişisel olarak değer gördüğünü hissettiği alanda potansiyelini daha kolay ortaya koyuyor ve daha yüksek başarılar elde ediyor. Biz de Matematik Röntgeni’nde buna sıkça şahit oluyoruz. Sürekli ‘daha iyisi nasıl olur?’ anlayışına sahip olan Matematik Röntgeni’nin Gelişim Birimi uzmanları, katıldıkları seanslarda o seansı özel kılan şeyin ne olduğunu mutlaka not alıyor.
İyiyi Polenleme
MR Kalite Birimi olarak başlattığımız MR Polen Projesiyle bu güzellikleri, seansları özel kılan faktörleri polenlemek niyetindeyiz. İlk görüşmemizi de bu sebeple MR Lise Biriminden Hüseyin Hocamız ile yapmamızın en uygun olduğunu düşündük.
Hüseyin Hocamız ince fikirli, sakin bir eğitmenimiz. Hocamız seanslarda tane tane konuları anlatırken, öğrencilerimiz tüm beden diliyle “öğretmenim bir şey söylese de hemen öğrensem” diyor. Dikkatle eğitmenini dinleyen, tüm odağı seansta olan, büyük bir saygıyla hareket eden lise öğrencilerimiz, haliyle ilk olarak dikkatimizi Hüseyin Hocamıza yöneltti. Birey olmanın, sorgulamanın dönemi olan lise yıllarındaki öğrencilerin kendisini bu kadar dikkatle dinliyor olmasının, bu saygı ve sevginin sırrını merak ediyorduk. Başlıkla spoiler’ını verdiğim sırrı, kendisiyle yaptığımız röportaj sırasında keşfettik.
Ö: Merhabalar hocam, nasılsınız?
H: Teşekkür ederim sizler nasılsınız?
Ö: İyiyim hocam teşekkür ederim. Ben Özce Matematik Röntgeni’nin Kalite Koordinatörüyüm. Daha önce Gelişim Birimindeydim. Orada seansların gözlemi ve kalitenin artırılmasından sorumluyduk. Kalite Biriminde ise bu veriler ışığında yeni projeler geliştiriyoruz. Nasıl daha kaliteli bir iş yapabiliriz, bunu araştırıyoruz. Burada aklımıza gelen en güzel proje de Mevlüt Bey’in bir konuşmasında geçen “Polenleme” kelimesinden doğdu. Bundan yola çıkarak MR Polenleme Projesi başlattık.Güzel örneklerden bahsedelim, herkes duysun ve bu da polenlenen çiçekler gibi çoğalsın, yayılsın istiyoruz. İlk röportajımızı da sizinle yapmak istedik çünkü özel bir örnek olduğunu düşünüyoruz. Önce sizi tanıyabiliriz.
H: İsmin Hüseyin Yurt. Ben matematik öğretmeniyim. 30 yıla yakın öğretmenlik hayatım oldu.Ben öğretmenliği seçtiğimden dolayı mutluyum. ‘Bunu neden seçtim’ diye hiçbir zaman şikayetçi olmadım. Öğrencileri seviyorum. Onları belli bir zaman sonra iyi yerlerde görmek beni mutlu ediyor. Hukukçu, doktor oluyorlar. Zaman zaman karşılaşıyoruz onlarla değişik alanlarda. Bunlar beni sevindiriyor. Mutlu oluyorum onların başarılarını görünce, öğretmenlikten zevk alıyorum, keyif alıyorum. Önce Matematik Röntgeni’ne teşekkür ediyorum. Sürekli ‘öğrencilere daha iyi neler yapabiliriz’ arayışı içinde olmanız, benim de böyle bir şeyle karşılaşmış olmam beni mutlu ediyor. Daha neler yapabiliriz düşüncesindesiniz. Bunun sonu yok. Sürekli araştırma içinde olmamız lazım. Nesil de değişiyor. Bunu ben de fark ediyorum. Neredeyse 3-5 senede bir nesil davranışları değişiyor. Her nesle hitap edebilmek için farklı farklı şeyler yapmak gerekiyor. 10 sene önce yapılan şeyler şimdi doğru olmayabiliyor. Sevgi ise ayrı bir şey. O değişmiyor. Öğrenciyi sevmek, insanı sevmek, onlara faydalı olmak için gayret göstermek, bunlar güzel şeyler. Değişmeyen şeyler de var yani.
Şefkatli ve iyi niyetli ol, kalp kırma!
Ö: Dediğiniz gibi nesil farkı çok önemli. Uyum sağlamak da büyük beceri istiyor. Çocukların beklentileri toplumsal ve zamansal olarak değişiyor. Sizin de seanslarınızı gözlemlediğimizde gördüğümüz şey bu; gençlerin gerçekten gözünüzün içine bakıp dinlediği. Hem de bunlar lise öğrencileri. Bunu nasıl başarıyorsunuz? İyiyi Polenleme
H: Şu çok önemli: bir anne kadar şefkatli bir insan yoktur çocuklar için. Anne kızsa da çocuk bilir ki benim iyiliğimi düşünüyor. Kötü niyeti yok onu söylerken. Çocuklarımıza bu şekilde yaklaşmamız lazım. Bir ebeveyn gibi iyi olmasını, başarılı olmasını istiyoruz. Karşınızdaki genç bunu biraz da olsa hissedebilirse, sizi anlayabiliyor. Karşılıklı bir sevgi saygı oluşuyor diye düşünüyorum. İllaki bunun faydası oluyor. Bir de şunu söyleyeyim; Matematik Röntgeni’nin geliştirmiş olduğu kalite kriterleri gerçekten çok güzel. Örneğin öğrenci hata yaptığı zaman “bu hata” demek yerine “tekrar bir kontrol edelim” demek ve kalp kırmamak çok önemli. İnsanları küstürmemek, kalp kırmamak lazım. Öğrenciyi her olumlu fırsatta onore etmek, motive etmek çok değerli, iyi tespit edilmiş kriterler. Biz bunun faydasını çok görüyoruz seanslar sırasında. Bir de bunun üzerine sevgiyi, şefkati, merhameti, karşıdaki insana değer vermeyi eklediğimiz zaman ortaya böyle bir sonuç çıkıyor. Sadece işimizi değil, insanları da sevmek gerekiyor. Kendimi dört dörtlük görmüyorum da. Hatalarımız, eksiklerimiz varsa da gençlere bu şekilde yaklaşınca telafi oluyor.
Ö: Yeni nesil birey olarak değer görmeyi ve kim olduğunun önemsenmesini istiyor. Büyük ihtimalle 20 yıl önce de çocuklar bunlara değer veriyordu. Ama böyle bir öğretmenlik algısı yoktu. Öğretmen girer, dersini anlatır, öğrenci dinlemek zorundadır. Artık yeni nesil daha cesurca davranıyor, bunu kabul etmiyor.
H: Önceden korkutularak yapılıyordu.Bu iyi bir şey değil. İnsan fırsatını bulduğu zaman bu işi yapmaz. Ancak severek yaparsa devam eder. Eskiden, matematik öğretmenimiz dosya kağıdımıza 1.5 cm içeriden çizgi çizeceksiniz diyordu. Çizmediğimiz zaman sopa vuruyordu. Korkumuzdan yapmaya çalışırdık. Orada seviyor gözüksen bile sevmezsin.Şu an eğitim sisteminin hoşgörülü olması, insana değer vermesi daha doğru, daha güzel aslında. Bizi engelleyen şeylerden bir tanesi de sınav sistemi. Eğitim sınavla bağdaştırılmasa çok daha iyi olacak. Öğrenciler, kabiliyetlerine göre, isteklerine göre yönlendirilse, müzik seven insan müzik yapsa, spor seven spora yönelebilse. Maddi kaygılar sebebiyle bağımsız karar verilemiyor. Bir öğrencim vardı mesela. Sosyal bir insan değil ama doktor oldu ve günde 20-40 hasta muayene etmesi gerekiyor. Haliyle mutlu olamıyor. Kişiliğine uygun değil mesleği. Maddi kaygılarla seçilmiş bir bölüm. İstemeden yaptığı için hastalar da memnun kalmayabilir. Toplumda mutsuzluk yayılır. Ailesine de yansıyabilir bu. Matematik Röntgeni’nin önceliğinin matematiği sevdirmeye çalışması da yine aynı sebeple çok önemli. Matematik Evreni / Haziran 2021
“Tatlı dil kullanıldığı zaman öğrenci de gayret ediyor”
Ö: Dediğiniz gibi bizim kalite kriterlerimizde negatif dil kullanmamak, mutlaka başarıları pekiştirmek gibi kriterler var. Özellikle çocuk matematiği sevmiyorsa, bir de eğitmen negatif dil kullanırsa iyice kendisini kapatabilir.
H: Bir öğrencimiz matematiği niye öğrenmemiş baktığınızda belki bunun 20 farklı sebebi çıkar. Bilmediğinden dolayı değil de sevmediği için ya da önceki temeli tam olmadığı için. En önemlisi de öğretmenin ya da ailenin olumsuz bir şey söylemesinden, negatif bir şey duyup bırakan öğrenciler oluyor. Yeter ki biraz sevsin, istesin. Şimdiki neslimiz en çok “ben sevmiyorum” diyor. O zaman demek ki sevdirmek lazım. Biraz güzel yaklaşıldığı, tatlı dil kullanıldığı zaman öğrenci de gayret ediyor. Genel manada müthiş güzel gidiyor. Çalıştığımız öğrenciler MR Plus’a devam ediyor. Bu da güzel bir yolda olduğumuzu gösteriyor. Bu yolun bitmediği, sürekli arayış içinde olduğumuzu görmek de güzel. Bu düşüncede olan insanlar her zaman ilerler. ‘Ben bu kadarım, durayım, bu işi bu kadar yapayım’ dersiniz olmaz. Değer vermek güzel bir şey. Biz öğrencimize değer veriyoruz. Siz de bize değer veriyorsunuz, bunu hissetmek ayrıca güzel. Sanki bu kurumda güzel insanlar hep birbirini bulmuş
Motive etmek önemli
Ö: Bir de en çok şu dikkatimi çekiyor benim. Travmalarla gelen, matematikten korkan, öğrenemeyeceğine inanan çocukların başta, seans günlerini, saatlerini sabote etme çabaları oluyor. Bir işleri çıkıyor, ertelemek istiyorlar. Sonra büyük ihtimalle düzene giriyordur, değil mi?
H: Bugün mesela bir öğrencimiz, seansa 15 dakika kala ertelemek istedi. Çıktı almadığını söyledi. ‘Bir saat içinde çıktı alabilirsin ve seansı bir saat sonra yapabiliriz’ dedim. Belki değildir ama anladım ki arkadaşlarıyla oyun oynayacaklar. Tamam dedim ama anladım. Gençler sonuçta, bu yaşlarda olabilir. Her şeyi doğru yapmak zorunda değiller. Bazı şeyleri istediğimiz gibi yapamayabilirler. Çocuğun yine yaklaşımı güzel, ‘hocam yarın yapalım, söz veriyorum olacak’ diyor. Ara ara motive etmek gerekiyor. Bazen veli de ümitsizliğe düşebiliyor. Orada da veliyi motive etmek gerekiyor. Mentör arkadaşlarımız öğrenciyi motive ediyor. Bazen 5 dakika ayırıp da öğrenciyle konuşmak gerekiyor ders çalışma adına. Bu nasıl yapılabilir, üzerinde durulabilir. Benim gördüğüm kadarıyla dikkat etmemiz gereken hususlardan biri de bu.
Ö: Sizin yazmak yerine, merak edip neden seansı erteliyoruz diye konuşmanız çok değerli. Bence öğrenciyi değerli hissettiren, sonrasında dikkat etmesini sağlayacak bir şey.
H: Bazen sesini duymak gerekli. O çocuğumuzu artık çok yakın olarak gördüğüm için dert ediniyorum durumu. Biraz da bir problemi mi var, öğrenmek istiyorsun.
MR Kriterleri
Ö: Bir de kriterlerden bahsettik ya hocam. Burada en çok değer verdiğimiz sözel pekiştireçlerimiz. Bir başarı varsa kaçırmayıp sözel olarak pekiştirmemiz gerekiyor. Konuları ilk anlatırken bol bol somutlaştırıp örneklerle mantığı aktarıyor olmamız gerekiyor. Bu kriterleri ilk günden beri uyguladığınızı biliyoruz. Öğrencileriniz de bunu hissediyor ve dönütleriyle gösteriyor. Sonrasında şunu fark ettik ki herkes bunu çok net göremeyebiliyor. Düşünüyoruz ki bu, hem 30 yıllık tecrübenizin, hem karakterinizin etkisiyle, hem de öğretmenliğe verdiğiniz değerle gerçekleşiyor. Bu kriterleri işinizle, karakterinizle harmanlayarak, doğalında ve iletişiminize çok yedirerek yapıyorsunuz. Bu yüzden herkes göremiyor. Bizim hedeflediğimiz de sizin uyguladığınız yöntem. Siz bunu nasıl başarıyorsunuz? Bazı insanlar konuşmak istemiyor. Karşımdaki kişi konuşmayı sevmiyor, tepki vermiyor. 2 tane öğrencim var böyle. Konuşunca vaktini çalıyormuşsun gibi hissettiriyor. Bazıları var, konuşmayı seviyor, onlarla konuşuyoruz. Burada da
H: Kriterler genel olarak çok güzel. Olması gereken şeyler. Bazen istisnalar oluyor. Mesela öğrencimiz uykusuz kalmış, sürekli esniyor. Öğrencimize ‘keyifli oldu’ desek, öğrenci gülecek. Bu kelime özenle seçilmiş bir kelime. Tebrik ediyorum kim bulduysa. Seansın başında keyifli bir seans olacak diyebiliriz. Ortasında desek, seansın sonunda çok keyifli bir seans oldu desek, keyifli kelimesi burda anlamsızlaşacak.
Ö: Derler ya hani, o ana yakışmıyor belki.
H: Bazen duruma göre hareket etmek lazım. Kriterlerin olması gerekiyor. İstisnalar sırasında nasıl davranıldığı da önemli. istisnalar oluyor. Dediğim gibi bazı kişiler için kriterlerde esnetmeler olabilir. Burada asıl olan kişileri tanıyıp onlara göre hareket etmek. Kaliteyi ölçecek diğer kişi de öğrencinin kendisi.
Ö: Kalite Biriminin yaptığı çalışmalardan biri de bu. Bu kriterler bizim sonrasında öğrenciden aldığımız bilgiyle eşleşiyor mu, teyit ediyoruz.
H: Demek istediğim kriterlerin olması gerekiyor. Sonuçta zaman zaman bazı şeyleri unutabiliriz, hatırlatılması iyi bir şey. Tamamen hiçbir şey olmasa sıkıntı olur. Mesela keyifli demeye alıştık. Önceden unutabiliyorduk.
İşin sırrı “Bağlama”da
Ö: Ben soruma geri dönüp biraz daha üzerine konuşmak istiyorum hocam. Sizin uygulamanızın diğer bütün eğitmenlerden farkı, çok yedirerek, karakterinizin içinde, seansın akışında bu kriterleri uyguluyor olmanız. Bunu nasıl yapıyorsunuz?
H: Ben okulda çalışırken bağlama çalıyordum. Öğrencilerle birlikte ortaya bir şey koymaktan mutluluk duyuyorum. Dışarıdan zahmetli gözükse bile, haftada bir saat kulübümüz oluyordu. Enstrüman çalanları bir yere topluyorduk. Sonrasında mezuniyette ortaya çıkarıp kabiliyetlerini gösteriyorduk. Mesela bir de turnuva düzenliyordum. 19 Mayıs’ta bilek güreşi, sumo güreşi ve başka alanlarda turnuva yapıyorduk. Beden eğitimi öğretmenleri hakemlik yapıyordu. Gençler şaşırıyordu, ‘bize okulu sevdirmeye mi çalışıyorsunuz’ diyordu. Yaptığım ek bir zahmet gibi görünse de gençler çok keyif alıyor, okula aidiyet hissediyordu. Gerçekten çok kabiliyetli öğrencilerim vardı. Türkiye’yi temsil edebilecek insanlar gördüm. Sanırım her şeyin başlangıcı sevmek. Kendi çocuğunuz gibi görerek, topluma, ailesine, kendisine faydası olsun diye düşünerek yapmak gerekiyor. Biz iyi insanlar yetiştirmekle görevliyiz aslında. Sonuçta öğretmenler olarak topluma karşı da bir görevimiz var. Faydalı, erdemli insanlar yetiştirmeliyiz. Bunu da ancak ekstra bir sevgiyle, ekstra bir şefkatle yapabiliriz. Bu Matematik Evreni / Haziran 2021 sevgi karşıdaki insanları mutlaka etkiliyor. Her zaman etkiler. Karşıdaki insan bunu hissettiği zaman karşılığı mutlaka alınır. Ayrıca yeni yetişen nesile göre yenilikleri de yakalayacağız. Daha fazla teknoloji kullanacağız. Şu an değişiyor sistem. İnsanlar git gide online derslere daha çok kayacaklar. Online ders anlatmak çok daha verimli. Değişmeyen şey var ki sevgi. Şefkat, değer vermek, insanın değerli olduğunu göstermek, güzel taraflarını ortaya çıkarmak hep sevgiyle gerçekleşiyor. İnsanlara moral vererek, iltifat ederek ortaya çıkıyor. Amacımız bir insana kızarak, olumsuz taraflarını ortaya çıkarmak değil; her insanın güzel taraflarını ortaya çıkarmak olmalı. Diğer taraflarıyla uğraşmamalıyız. Ben hayatımda her türlü insanla anlaşabilmişimdir. Üniversitedeyken de farklı insanlarla sohbet edebilirdim. İnsana, insan olduğu için değer vermek gerekiyor. Evrensel bir şey bu. ‘Her insan değerlidir’ düşüncesiyle hareket etmek gerekiyor. Öğrencimize de değer vererek yaklaşırsak en iyi sonuçları alabiliriz. Bu yüzden Matematik Röntgeni’ndeki birçok şey kişiliğime uygun geliyor. İnsan hata yapar. Bunu kabul etmeliyiz. Öğrencilerimiz için de geçerli. Yargılamadan hataları düzelttiğimizde çocuklar da bizimle olmak istiyor, MR Plus’a devam ediyorlar. Kalp kırmamak gerekiyor.
Ö: İnsan sevdiği insanlarla, değerini gören insanlarla beraber olmak istiyor. Ama ben sizin sırrınızı yakaladım hocam. Bağlama. Çünkü diğer enstrümanlara benzemiyor. Daha duygusal, insana daha değer veren kişilerin elindedir ya, bence onun etkisi var.
H: Öğrencilere de soruyorum, istiyorum ki ekstra bir şeyle uğraşsınlar. Satranç mesela çok güzel. İyi düşünülmüş. Tam da şu an yapılacak bir şey. Mesela bir öğrencimizin gitarı varmış, babası müzik öğretmeniymiş. Böyle olmak gerekiyor. Yoksa çocuklar oyunlara yöneliyor. Keşke mecburiyeti olsa da ekstra bir alanın olması gerekse. Ben mesela tiyatro da yapıyorum.
“Zaman içinde hissediyorsunuz ki her çocuk sizin bir parçanız”
Ö: Peki hocam ilk yıllarınızı düşününce hep böyle miydi? Bizim kriter standartlarımız sizin doğal öğretmenlik tarzınızda var mıydı yoksa zamanla mı gelişti?
H: Zaman içerisinde oluyor biraz. Öğretmenliğin değerli bir meslek olduğunu yaptıkça daha da çok hissediyorsunuz. Diyelim ki imkanlarınız var, ticaret yapabilirsiniz. Yine de bu işi yapmak ister miydiniz, düşünmeniz gerekiyor. Mesela benim ailem, ilk mezun olduğum yıllarda inşaat işiyle uğraşıyordu. Tayinim Urfa tarafına çıkmıştı. Ailem ‘gitme, sana daha fazla para veririz’ dedi. Gittim. İyi ki de gitmişim. Bir de öğrencileri tanıdıkça, bu işi yaptıkça daha çok seviyorsunuz, öğrencilerinize değer veriyorsunuz. Onları iyi yerlerde görmek mutlu ediyor. Onlar ile kendi çocuğum hissi arasında hiç fark yok. Gençlere kendimizi güzel bir şekilde izah etmeliyiz. ‘Ben seni seviyorum, sevdiğim için senin iyi olmanı istiyorum’ demeliyiz. Demek istediğim zaman içerisinde bazı şeyler oturuyor, hissediyorsunuz ki her çocuk sizin bir parçanız. Ben onların iyi olmasından mesulüm. Ahlak olarak da tavsiyelerde bulunacağız. Sözünde durmak, yalan söylememek, dakik olmak. Bunlar evrensel şeyler. Örnek de olmak gerekiyor. Mesela öğrencilerimizle yemeğe giderdik. Saat 6’da gideceksek 6’ya 10 kala orada olurdum. Çocuklar bunu fark etmişler sonradan söylüyorlardı, siz böyleydiniz diye.
İnsana Değer Vermek
Ö: İnsana değer vermek. En büyük kısmı o.
H: Biz insanı insan olduğu için değer verip sevelim. Yoksa toplumda bir sürü terslikler oluyor. Öğrencilerimize biz şefkat gösterir seversek, toplum da iyiye gider. Şu an Matematik Röntgeni bunu yapıyor. Bu öğrencilerimiz de yarın toplumda aynı şekilde devam edeceklerdir. Bir insan sevgi, şefkat görürse, merhamet görürse, saygı, değer görürse o insan da başkalarına değer verecektir. Ailesine değer verecek ve kırmayacaktır. Yani sadece matematik öğretmiyoruz, topluma güzel insanlar da yetiştiriyoruz.
Ö: Çok doğru söylüyorsunuz. Bu yüzden adı eğitim öğretim, sadece eğitim değil. Aslında toplumsal kuralları da aktarıyoruz, sadece bilgi vermiyoruz. MR Kriterlerinin sizin yönteminize bu kadar iç içe geçmesinin sebebi, sizin zaten karakterinizle bu kriterlere 30 yıldır dikkat ediyor olmanız. Bu kriterlerimiz mesleki yetkinlikle ilgili değil psikolojik ve sosyal-duygusal taraflarımızla ilgili. Çocukların psikolojik olarak yüksek refah düzeyinde olmaları ve sosyal duygusal anlamda besleniyor olmaları ile ilgili. Çünkü ne kadar güvende hissediyorsak, kabullenilmiş hissediyorsak eğitimden o kadar faydalanıyoruz, o kadar iyi öğreniyoruz ve bilgi o kadar kalıcı oluyor.
H: Demek istediğim MR Kriterleri çok güzel. Yapılan çalışmalar çok değerli. Biz beğeniyoruz mutluyuz. Öğrenmenin sonu da yok. Ben tamamım dediğimiz zaman kaybetmiş oluruz. İnsanın mutlaka öğrenmesi gereken şeyler vardır. Derslerimiz dinlensin, zaman zaman dikkat etmemiz gereken hususlar hatırlatılsın ki biz de gelişmeye devam edelim. Bu böyledir dememek lazım, mutlaka daha güzeli vardır. Her zaman böyle olmamız lazım. Ben iyiyim dersek orada kalırız. Arayış içerisinde olalım. Zaten öyle oluyor. Örneğin sizin yaptığınız bu röportaj bu manada çok güzel. Eğitimci arkadaşlarımız için acaba daha neler yapılabilir, arkadaşlarımıza ne katkısı olabilir diye düşünüyorsunuz. Güzel şey arayış içinde olmak. Yoksa biz her şeyi biliyoruz demek iyi bir şey değil.
Ö: Çok haklısınız hocam. Benim sorularım bu kadar. Ben çok keyif aldım ve birçok şey öğrendim. Eklemek istediğiniz bir şey varsa dinlemek isterim.
H: Teşekkür ederim gerçekten keyifliydi. Konuşmaya konuşmaya, konuşmayı unuttuk. Çok iyi geldi. Değer verdiğinizi hissettirdi. Teşekkür ederim sizlere.
Ö: Biz teşekkür ederiz hocam. Sizin tecrübelerinizi tüm eğitmenlerimizle paylaşmamız, polenlememiz çok değerli.