Doğamızdaki öğrenme döngüsü basittir aslında. Deneriz, hata yaparız, iyileştirir ve tekrar deneriz; artık daha iyi yapana kadar. Yürümeyi öğrenirken mesela, defalarca düştüğünde bir çocuk, kimse bunu garip karşılamaz. Ya da bisiklet sürmeyi öğrenirken düşmek işin doğasındadır bunu yadırgamayız.
Konu okula geldiğinde hele ki matematiğe, kendimize ve de çocuklarımıza bu hakkı tanımıyoruz yeterince. Yürümeyi öğrenen çocuğumuzun düşüp tekrar kalkmasını sevimli buluyorken, matematikte bir konunun öğrenilmesi süreçlerindeki başarısızlıkları çocuklarımıza kimlik olarak iliştiriyoruz. Bunun sonucu olarak da öğrencilere okullarımızda matematiği nasıl da “yapamadıklarını” öğretiyoruz çoğu zaman. Nasıl da “başarısız” olduklarını.
Birçok öğrencinin matematik ile ilgili ana sorunu bu öğrenme döngüsündeki hata basamağının kaldırılması sonucu öğrendikleri çaresizlik hissi. Bu yüzden öğrencilerimizde yakaladığımız başarının bir sırrı da bu konudaki tutumumuz. Matematik Röntgeni hataları fırsatlara çevirme kültürünü çok iyi yerleştirmiş bir kurum. Bu sadece öğrenciler ile yaptığımız seanslarda değil tüm yönetim ve diğer iş geliştirme faaliyetleri için de böyle.
Günün sonunda onlara her aşamada ‘yapabiliyorum’ hissini yaşatan seanslar, yaptığı hataları başarısızlık olarak kendini etiketlemek için kullanmayan, fırsata çevirip kendini geliştirebileceğini öğrenen öğrenciler ile çok güzel deneyimler biriktiriyoruz.
Öğrenilmiş Çaresizliği Yenmek İçin Küçük Bir Adım At
Kendine başarısız olma hakkı tanınmadığı için denemeyen öğrenciler var artık. Deneyip uğraşıp yapamamak başka bir şey, hiç denemeye tenezzül etmemek başka. Günümüz öğrencileri kendi üzerlerindeki beklentilerin ağırlığından veya bazı alışkanlıklar ve kolaycılıktan denemeye yanaşmıyorlar.
Bazı ön kabullerle bize başvuran veli ve öğrencilere söylediğimiz çok önemli bir şey var. ” BİR DENEYİN” “Bize öğrencinin yapabileceğini ona gösterme fırsatı verin.” Zaten bu şansı bize veren veliler de öğrenciler de sonuçlardan çok memnun.
Küçük bir adım atmanın, korkulan konuya karşı bu cesaret girişiminin ne kadar kıymetli olduğunun farkındayız. Alışkanlık oluşturma çalışmalarının temelinde de bu var. Bütünü görüp korkmak yerine, küçük parçalara bölüp onu kişinin algısında daha yapılabilir hale getirmek. Ardından tekrar eden adımlarla bunu bir rutine dönüştürebilmek.
Yeni Nesil Matematik Eğitimi
Eğitime farklı bir bakış açısı gerektiği konusunda hemen hemen herkes hemfikir. Çünkü bugün üniversitelerde dahi verilen eğitim geleceğin ihtiyaçlarına cevap vermiyor. Bunun farkında olmak da önemli fakat şöyle bir sorun var; o farklı bakış açısının neler olduğu ile ilgili cevaplar pek kimsede yok.
Yeni nesil eğitim denince akla ilk olarak teknolojinin işin içine dahil edilmesi geliyor. Özellikle ekonomik olarak daha fazla imkâna sahip okullar bu alanlara yatırım da yapıyor. Eğitim için derslerde kullanılmaya başlayan birçok uygulama – eğitimci bir bakış açısıyla geliştirilmediği için – sadece şekli değiştiriyor, alttaki felsefeyi değil. Eskiden kara tahtada anlatılanlar şimdi akıllı tahtada anlatılıyor. Sistem hala anlatma odaklı öğretmenlerle dolu.
Belirlenen müfredat kimi zaman bizleri sınırlandırıyor, kimi zaman da konuların fazlalığı dolayısıyla öğrencileri boğuyor. Müfredat dışı düşünebilmek ise kutunun dışında bir düşünce tarzı gerektirdiğinden çok da mümkün olmuyor.
Öğrenen psikolojisi ve iletişim konuları ise eğitimcilerin gündemlerine aldıkları konular listesinde gerilerde kalıyor.
Matematik Röntgeni büyük bir cesaretle “matematik eğitimi ile ilgili tüm bildiklerinizi unutun” diyor. İşin içinde;
- Odaklanma süreleri,
- Kısa nöro-fiziksel aktiviteler,
- Beyin temelli öğrenme ilkeleri,
- Yapıcı iletişim tarzı,
- Dinleyen eğitmen - anlaşılan/yargılanmayan öğrenci iletişimi,
- Kişiye özel konular ile müfredat sınırlarının dışında bir program
- En önemlisi öğrencinin durumunu net tespit edecek, teşhisi doğru yapacak bir analiz ve bu analiz sonucu sadece o kişinin eksikliklerine ve öğrenme profiline uygun hazırlanan bir yol haritası var.
İyi ki sizi dinlemişiz!
Bazen kullandığımız teknikleri, içerikleri sorgulayan ve itiraz eden veliler de oluyor. Onlardan bile şu itirafları alıyoruz: “İyi ki sizi dinlemişiz!”
Çabuk sonuç almak isteyen veliler problemi kökten halletmek için gerekli olan süre konusunda sabırsız olabiliyorlar. Fakat biz sorunu/ağrıyı geçirmek için kısa süreli çözümlere/ağrı kesicilere başvurmuyoruz. Problemin kaynağına inip bir daha o ağrının olmaması için gereken neyse onu yapıyoruz. Her öğrencinin biricik olduğunun farkında olduğumuz için de bunu tamamen o öğrenciye özel bir çözümle yapıyoruz.
Katkı Sağlamak İsteyen Buyursun
Çok güzel bir kurum kültürümüz var. Haziranın son haftası zümre ekipleri ile yaptığımız görüşmelerde tüm ekip arkadaşlarının söyledikleri ortak iki cümle vardı.
- Hem öğreniyoruz hem katkı sunabiliyoruz
- Tüm fikirlerime değer veriliyor ve çoğu deneniyor.
Evet, deneme kültürü bizde fazlasıyla yerleşmiş durumda. Müthiş bir ekip de olduğu için, daha önce bir şeyler yapmak isteyip gücü yetmeyen, alan bulamayan eğitmenlerimiz burada onlara sunulan imkânları sonuna kadar kullanıp değer üretmenin keyfini yaşıyor.
Kısaca Matematik Röntgeni tüm çalışanlarıyla yaptığı işe değer katma bakış açısında olan yeni nesil bir kurum. Bu kuruma değer katanlardan olmak ve bu kurum ile değerlenmek ise harika bir deneyim. İnanmıyor musunuz? Bir deneyin!