Orta Çağ’ın en yetenekli İtalyanı, ünlü Fibonacci dizisinin mucidi, matematikçi Fibonacci’dir. Nedir bu Fibonaci dizisi? Geçtiğimiz sayıdan da hatırlayacağınız gibi, kısaca her sayı kendinden önceki 2 sayının toplamıdır. Bu dizinin ileri elemanlarında bir sonrakinin bir öncekine oranı ‘’altın oran’’dır.
Tabiattaki canlılar altın orana uygundur. Altın orandaki mimari eserler ve nesnelerin daha estetik göründüğü bir gerçektir. Mimar Sinan, Süleymaniye’yi bu dizine göre yapmıştır ve buna göre de daha sonra bilim insanı Max Tegmark, “evren matematikseldir” demiştir. Ve Tegmark’a göre matematik insan beyni ile icat edilmemiştir, o zaten hep var olandır. Bu anlamda doğa matematiksel ise ve Harvard niversitesine göre 8 zeka türünden biri olan sayısal zeka dâhilerin ve mucitlerin sırrı ise “matematik aslen her şeyin içinde var olandır” demek pek de yanlış bir önerme olmayacaktır.
Psikolojik Önyargı ve Yanlış Kodlara Dikkat!
Sayısal zeka, sorunları mantıksal şekilde analiz etmektir. Sayısal zeka herkeste var olandır ve geliştirilebilir. Bu noktada tek engel psikolojik önyargılar ve yanlış kodlardır. Zira özümüz itibari ile yaratımımızda matematik vardır. Kalp atımımızdaki sayısal ritim, hücre bölünmemiz, görme açımız, kişilik bölünmeleri, boyumuzun metresi, bedenimizin ağırlığını düşündüğümüzde gerçekten matematiksel bir veriyiz. Bu gerçeklik ile matematiğe hepimiz doğuştan yatkınız. Fakat, kimimiz ailede, okulda veya çevrede ilk matematik bilimi ile tanışırken “zor’” olduğu kanısına vardırıldık veya hata yaptığımızda kınandık, azarlandık, dalga geçildik.
“Rahatlayan psikolojimiz ile sayısal zekamızı geliştirebiliriz”
Bu anlamda insan psikolojisi olarak hassas olan yapımız hemen etkilendi, travmaya dönüştü ve öğrenme güçlüğüne evrildi. Kendi tabiatımızda var olan matematik kodunu açığa çıkarırken, psikolojik olarak yanlış kodumuzu iyi bir matematik öğreticisi ile kuracağımız tıpkı terapideki gibi terapötik bağ ile aşabilir, derinliklerimizde olan dalga geçilme, “zekam yetmiyor” savunma mekanizmalarını kırabilir ve rahatlayan psikolojimiz ile kolaylıkla matematik alanında sayısal zekamızı geliştirebiliriz. Bu, okul hayatında başarıyı artırırken aynı zamanda; sanatta, sosyal yaşamda ve ilişki aynamızda da analitik bakış açısı ile bize fayda yaratabilir. Ve altın oran nasıl ki evrende doğal olarak var, altın oran nasıl ki yaratıma estetik katıyor ise gelişmiş bir analitik bakış da ilişkileri ve sosyal hayatı güzelleştirecektir. Zira analitik bakışın temelinde anlamak, analiz etmek ve sorunu/ soruyu çözmek vardır. Bu da bizi evrenle bir bütün hissettirecektir.
Evrenin hakikatinde matematik nasıl ki var ise insanın olduğu yerde de psikoloji elbette vardır. Psikoloji Bilimi içinde de matematik gayet önemlidir. Özellikle veriler anlamında psikoloji, matematikle iç içe çalışır. Psikolojide matematiksel psikologlar, psikolojinin duyum, algı, klinik psikoloji, sosyal psikoloji, problem çözme ve müzik psikolojisi alanlarında çalışırlar. İşte bilimler arası da böyle bir bütünlük söz konusudur.
Hata yapabilme özgürlüğünüzü unutmayın
Eğer ki tüm bunlara rağmen matematik öğrenme güçlüğü yaşıyorsanız siz, çocuğunuz veya öğrenciniz; burada hemen sayısal zekam/zekası yok yerine ki bu da bir önyargı olacaktır, akla hemen matematik öğrenme güçlüğü olan diskalkuli gelebilir. Ve bu noktada bir profesyonel hekimden destek alınabilir.
Bir konuya psikolojik direnç göstermeden önce, “O konu nedir, neden var, neden var olmuş?” bilmeli ve o konu hakkında öğrenirken hata yapabilme özgürlüğünüzün olduğunu bilmelisiniz. Hata yapmak özgüveni düşüren bir şey asla olmamakla birlikte, gelişim fırsatıdır. Hata yapma özgürlüğü ile öğrenilen bilgi kalıcıdır ve Fibonacci’nin altın oranı bir papatyada, bir merdivende, bir resimde ve mimaride karşımıza çıkarken, matematiksel bir gözle bakmak ve keşfetmek ruhumuza da şifa verecektir.